Hiç şüphesiz üzerimizde emeği geçenler olarak ailelerimizden sonra öğretmenlerimiz olmuştur. Çocukken şu cümleyi çok duyardım; "Okullar ikinci yuvamızdır." Meğer ne çok mesaj içerirmiş bu cümle. Öğretmenlerimizin bize okuldayken hem anne, hem baba olması; okullarımızın ise ikinci evimiz olması...
Ne mutlu bizlere ki kalbi merhamet dolu, iyiliği ve sevgiyi yüreğinde taşıyabilen öğretmenlerimizin öğrencileri olmuşuz.
Kendimden ufak bir örnek vermem gerekirse, ben çalışkan ve sessiz bir öğrenci olduğum için okulda öğretmenlerim tarafından seviliyordum. Onlar tarafından seviliyor olmam, beni her daim derslerime daha sıkı sarılmam için bir sebepti sanki. Bir gün olsun okulumu astığımı hatırlamıyorum. Mesela bir yerim bile ağrısa o gün tüm dersler bitene kadar sabrederdim, kimseye demek istemezdim.
Çünkü biliyorum ki çaresi olan bir ağrıydı. Mesela nadir de olsa karnımın ağrıması, başımın ağrıması vs. Halen de bu sabrı sürdürüyorum. Şu an öğretmenlik yaptığım okulda bile göreve başladım başlayalı bir gün olsun izin almadım. Çok şükür ciddi ve çok önemli bir durum olmadığı müddetçe de gerek duymuyorum işimi yarıda bırakmayı. Bu, okulumun ve öğretmenlerimin yıllarca bana kazandırmış olduğu sorumluluk ve bilinç duygusu idi ve bu sorumluluk ile bilincin şu an hayatıma yansıtan olumlu yönleriydi. Belki de kendimi tanımam için en iyi fırsattı okul benim için. Canla başla sırf bize bir şeyler öğretmek için derslere gelen kadın ve erkek öğretmenlerimize çok şey minnettarız.
Son zamanlarda öğretmenlerimizle ilgili çeşitli üzücü haberleri görüp duymaktayız. Öğrencisi tarafından fiziksel şiddet gören öğretmen, bıçaklanan öğretmen ve ne acıdır ki öldürülen öğretmen...
Başarısızlıklarının yanı sıra sahip oldukları kötü davranışlarının sanki sorumlusu öğretmenlermiş gibi hıncını onlardan alan öğrenciler... Son zamanlarda bu tarz durumlarda artış gözlendi. Peki nedir tüm bunların altında yatan asıl sebep?
Şiddete veya cinayete meyilli olan öğrencilerin psikolojilerinin bozuk olması mı, yoksa özlerinde kötü karakterli olmaları mı? Belki de bazılarımız onların ailevi sorunlarının olduğunu da düşünebilir. Sonuç her ne olursa olsun bunun bedelini vefakar öğretmenlerimize ödetemezler. Sorunun kendisinde olduğunu kabullenemeyen bu tarz öğrenciler genellikle bu gibi yollara başvurarak masum canları katlediyorlar.
Öğretmenlerimize çiçek gönderilir, çelenk değil. Umarız ki bu son olur. Bir daha hiçbir öğretmenimizin canı yanmasın ve hiçbir öğretmenimiz canından olmasın. Öğrencilerini, kendilerinden önce düşünüp onları koruyup kollayan, kendilerinden önce öğrencilerini düşünen öğretmenlerimize öğrencilerin aslında öğretmenlere manevi yönden ne kadar çok şey borçlu olduğunun kanıtıdır.
Özlem Gürbüz
YORUMLAR