Yeryüzünün Öğretmeni Olabilmek İçin,Gökyüzünün Öğrencisi Olmak Lâzım!
Aliya İzzetbegoviç ne güzel
ifade etmiş öğretmenliğin ehemmiyetini,kutsiyetini ve vazifenin ağırlığını.
Kendileri de zaten sözleriyle bütünleşip gökyüzünün öğrencisi olarak yeryüzüne öğretmen olma hususunda zirve olmuşlar.
Allah’ın Resulüne öğrettiklerini, öğrenmişler ve ümmete de yaşayan örnek olmuşlar.
Hal dilleriyle çabalarıyla sözlerine mutabık kalmışlar.
Mekanları cennet makamları âli olsun.
Her türlü ilmin kayynağı sevgili Peygamberimiz S.A.V “Ben muallim olarak “gönderildim buyuruyor.
O’nun hayatına yaşam tarzına dünya görüşüne felsefesine baktığımızda; görülen hayatın her alanında öğretmenliğiyle örneklik teşkil etmiş.Rabbimizden aldığı tebliğ vazifesini engüzel şekilde ,temsil vazifesini hakıyla yerine getirmiştir.
Öğrenmenin ve öğretmenin fotmülünü insanlığa armağan etmiştir.
İnsana ve insanlığa düşen vazife ise onu nesilden nesile hakkıyla aktarabilöektir.
Özelde öğretmen herhangi bir meslek alanında gibi görünsede, genelde her birey alanında birer öğretmen ve de öğrencidir.
Nasıl ki sevgili Resulümüz yaşadığı süre içerisinde Rabbimizden aldığı öğretiyi “vahyi” son anlarına kadar öğretmeye devam etmişse, Allah’a kul resule ümmet olduğumuza göre,bireyin de son nefesine kadar öğrenmesi ve öğretmesi zarurettir.
Yoksa kan dolaşımı olmadan nasıl ki hayati tehlike yaşanıyorsa,eğitim
olmadanda insan yol alamaz adeta yerinde sayar yada badanaj yapar durulur.
Rabbimizin ilk emrinin oku olması tesadüf değildir..
Ne okuyayım yarabbi sorusunu sormamızı istiyor
ve cevabını kendisi veriyor.
Onun adıyla okunması emrediliyor,
Neden yaratıldığını oku,neyden yaratıldığını oku,
buyruluyor ikram sahibi olduğunu ve kalemle yazmayı öğretiyor.
Kainatı okumalı, onun yüceliğini, azametini okumalı rahmetini, merhametini ,azam tini,okumalı öğrenmeli ve öğretmeli.
Sadece öğrenmek ve öğretmekle kalmayıp öğretimin tamamlatıcısı eğitim metoduna eğitilmeli ve eğitmeli...
Niçin yaratıldık,nedir yaratılış gayemiz!
Dünya hayatı gerçekten oyun eğlenceden mi ibarettir, yoksa Rabbini bilmek tanımak O’nun emir ve yasaklarına hakkıyla riayet etmek midir?
Kul uyanık aklı selim olmalı başıboş yaratılmadığının idakinde olmalı:
Kendini bilen Rabbini bilir.
Rabbini bilmeyen ne bilir ki.
İnsan Rabbini ne kadar bilirse değeri o derece Allah katında artar.
Teşbihte hata olmaz elbette;
Bir söz vardır “ ne olursan ol karşındakinin anlayabildiiği kadarsın”
Kaldıki bu,anlaşılmayandan birşey eksiltmediği gibi, anlayamayanın acziyetini eksikliğini gösterir:
Rabbini hakıyla anlayamayan onun büyüklüğünü gücünü kudretini anlayamayan öğrenemyen ve ona hakkıyla teslim olmayan kul olamayan haşa Allah’zarar veremez,zararı kendisinedir ve iki cihanda mahruiyete,zelil olmaya,azaba düçar olur.
Enfal suresi 29Ayeti kerimede buyrulduğu üzere:
“Ey iman edenler!Eğer Allah’tan korkarsanız (küfür be kötülüklerden sakınıp,iyiliklere yapılırsanız; haram be haksızlıklardan kaçınıp hayırlara çalışırsanız)O size hakkı batıldan,doğruyu yanlıştan,yararlıyı zararlıdan, mü’mini münafıktan ayıran)furkan(feraset nuru ve hidaywt şuuru) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü büyük fazilet sahibi olan)Allahtır.”
Rabbimiz bu müjdeye nail olanlardan eylesin;
Ve bu minvalde gayret eden,çabalayan,yeryüzünde gökyüzünden aldıklarıyla amel edenlere selam olsun.
Vesselam
Nazile ŞANAL
YORUMLAR