Toplumda Zihniyet Eşitliği
Bu hafta insanlığı karanlığa sürükleyen, içimizi kanatan bir konuya dikkat çekmek istiyorum.
Özellikle bu tehlikeli konunun eğitim hayatına girdiğini görünce şok oldum. Böyle tehlikeli
konuları eğitim çalışmalarına alanların zihni yapılarını merak ediyorum. Bir insan bu kadar mı
celladına aşık olur? Bir insan hem Müslüman hem batının ağzıyla konuşmayı kendisine nasıl
yakıştırır? Popülerliğin şehveti değerlerimizin önemine galebe çalan bir zihniyetin topluma bir
yararı olur mu? Bu zihniyetin zarardan başka bir getirisi olmayacaktır.
Masumane başlıklı, içeriği ise insanlığın sonu olan bir konudan bahsetmek istiyorum.
"Toplumda cinsiyet eşitliği"... Bunun ne anlama geldiğini sorduğumuzda bize şu tanımı
yapmaktadırlar: "Cinsiyet eşitliği, bireylerin bütün yeteneklerini tam ve özgürce
geliştirebilecekleri toplumsal ortamın yaratılması, bu ortamın önündeki bütün toplumsal ve
siyasal engellerin ortadan kaldırılması olarak tanımlanmaktadır." Bu tanıma bakınca çok
masumane bir konu gibi gözüküyor ama hakikat bize gösterilen gibi değil….
Bu öyle büyük bir algı operasyon ki, bütün değerlerimizi yok edecek, insanlığı çıldırtacak bir
projedir. Kadın-erkek, aile, kültür, din gibi bağlayıcılığı olan bütün değerlerimizi yok edecek
bir projedir. Cinsiyet ayrımı yapmanın ötekileştirmek olduğunu, nefret suçu olduğunu vs vs
süslü sözlerle insanların algılarını körleştirmeye, zihin ile hakikat arasına perde çekmeye
çalışmaktadırlar. Halbuki asıl ötekileştirmeyi bu projeyi ortaya atanlar yapmaktadırlar. Bütün
değerlerimizi yok sayarak ötekileştirme yapmaktadırlar. Onların bunu yapması çağdaşlık,
bizim bu yanlışları konuşmamız ise yobazlık olarak gösterilmektedir. Bu algı operasyonlarına
düşmeyelim.
Ayrıca bir şeyi tanımlamak ötekileştirme yapmak değildir. Tanım ile ötekileştirmek birbirinden
farklı şeylerdir. Tanım, bir şeyi anlaşılacak şekilde açıklama yapmaktır. Ötekileştirme ise
tahkir (aşağılama, küçük görme) ve tahrik (nefret söylemleriyle karşı tarafı kışkırtmak) ile
olur. Bundan dolayı bir şeyi tanımlamak nefret suçu değil, açıklama yapmaktır. Eğer tanımı
nefret suçu kabul edecek olursak, bütün açıklamaları nefret suçu kabul etmeliyiz. O halde
toplumda cinsiyet eşitliği konusunu savunan herkes nefret suçu işlemiş olur. Bu da kişinin
kendisiyle çelişkiye düştüğünü gösterir.
Bu insanlar gerçekten samimilerse onlara toplumda zihniyet eşitliğini savunmalarını tavsiye
ediyorum. İnsanların özgür olmasını istiyorsak, insanların insan gibi davranmalarını ve
yaşamalarını istiyorsak evvela düşünen bir zihne sahip olmaları gerekiyor. Düşünen bir zihne
sahip olmayan insanların toplumsal huzuru sağlamaları mümkün müdür? Tabiki değildir…. O
halde topluma düşünmeyi, öğretmeliyiz. Başımıza ne geldiyse düşünmeden hareket edenler
yüzünden gelmedi mi? Başımıza gelenler düşüncesiz insanların egolarını tatmin etmeleri
yüzünden gelmedi mi?
İnsanlığın bunalımdan, huzursuzluktan kurtulmasını istiyorsak bütün topluma düşünmeyi
öğretmeliyiz. Zihnini kullanmasını bilen, mantıklı önermeler sunan, insanlığın iyiliğini
düşünen bir toplum meydana getirirsek ortada sorun adına bir şey kalmaz. Toplumda
zihniyet eşitliğini meydana getirince ne cinsiyet problemi ne de başka bir problem
kalmayacaktır.
Köleleşen zihinlerin problemi, özgürleşen zihinlerin çözümü bitmez. İnsanlığı düşündüğünü
iddia edenler zihinlerin özgürlüğünü, zihinlere düşünmeyi, zihinleri kullanmayı öğretme
çabasına girsinler. Bu kaostan kurtuluşun başka bir yolu yoktur. Cinsiyetsizliği savunmak,
değerleri inkar etmek çözüm değil, problemi büyütmektedir. Siz insanlara düşünmeyi öğretin,
insanlık kendiliğinden çözüme ulaşacaktır.
Mücahit Güler
YORUMLAR