Kimse farkında olmasada, farkında olup baskılardan dolayı gördüklerini dillendirme cesareti göstermesede Türk aile yapısındaki durum önlenemeyecek, yasalarla düzeltilemeyecek kadar hızlı bir çöküş yaşamaktadır.
Türk medyası bu çöküşe aldırış etmediği gibi çöküşün hızlanmasında ise önemli rol oynamaktadır.
Siyasetçiler zaten bu konuyu hiç bir zaman konu olarak önemsemedikleri gibi siyasi ahlaksızlığı ayyuka çıkararak ticari ahlaka ve oradan aile ahlakına sıçramasına adeta vesile olmuşlardır.
Gençlerimizi yarının geleceği çocuklarımızı görmezden geldiğimiz ortada büyük bir sorun olarak dururken ülkemizde çözülmesi neredeyse imkansız olan konuları evirip çevirip Arap saçına döndürerek oyalanmak ülkeye hizmet etmek değil yarınlarımıza topyekün ihanettir.
Adı (RTÜK) olan Radyo Televizyon Üst Kurulu siyaseten mimik okuyarak ceza verirken Türk aile yapısında belkide 100 yıl sonra dezenformasyon görecek aile yapısını şimdi varmış gibi gösteren TV kanallarını keyifle izlemektedir.
Sabahları adı aile programları olan genel izleyici kitlesi adı altında eşini aldattığını söyleyen kadın ve erkeklerin yaşadıkları aile ahlakına yakışmayan konuları verirken geç saatlerde tekrarı ile adeta tuzu biberi oluyorlar.
Ne ülkemizde ne özgürlükler ülkesi olarak bilinen ABD. ile AB ülkelerinde bir örneği olmayan TV dizileri ile onların yapamadıklarını Türk dizileri ile yapan TV kanallarının oynattığı uçuk kaçık aslı astarı olmayan yaşam biçimleri ile evlerimize kadar sokulurken bunun eğlence olduğunu adının film olduğunu filmde işlenen konular her zaman gerçeği yansıtmaz mantığı ile yayınlarlarken Türk aile yapısına verilen verdirilen zararları hatta özentiyi fark edemediklerini düşünmek saflıktan ibaret bir tutumdan da öte ihanettir.
Dün cinsi ilişkilerini ifade etmenin ayıp sayıldığı ülkemizde İstanbul sözleşmesi ile kadın haklarının verilmesi adına hemcinslerin bir biri ile evlenmesini kabul eden sözleşme için bu sözleşmenin aile yapısına zararı yoktur, sözleşmede bu var diye ülkemizde kaç kadın kaç erkek hemcinsiyle evlendi şeklinde yanıt verilmesi ise başka bir garipliktir.
Özgürlük adına özgürce haykırarak "Biz lezbiyeniz, transeksüel, homoseksüel, biseksüel, hatta biz Or....buyuz şeklindeki ifadeleri cadde ve sokaklarda yüzlerce kişinin toplanarak bağırarak boy göstermeleri özgürlük adında yapılınca özgür bir ülke olacağımız hususuna inananlar ve bunu savunanlar LGBT bayraklarıyla binlerce kişinin şehrin meydanlarında biz varız inkar etmeyin çığlıklarına hoşgörü göstermek ülkede özgürlüğü savunmak olarak adlandırılıp savunuyorsak gerçekten kafamızın kumda olduğu konusunda kimse kuşku duymamalıdır.
Liseyi bitirip üniversiteye adım atan yarınlarımız olan çocuklarımızın ülkemizin en prestijli okulu olarak adlandırılan ODTÜ'de LGBT renklerinin taşındığı flama ve afiş ve pankartlarla çığlıklar atarak eylem yapmaları bakın ne güzel bir protesto çocuklarımız özgürce protesto yapıyorlar diye alkışlanacaktır diyen düşünce yapısında olmamız bizim nasıl bir çıkmazda olduğumuzu görmek yerine kirliliği halının altına süpürmek ten başka birşey değildir.
Cadde ve sokaklarımızda adeta plajda gezer gibi gezinen genç kızlarımızı aile olarak görmezden gelirken toplum ahlak ve ilkelerinden utanma duygusunu kaldırmak adına mahalle baskısı olarak adlandırılan bakışların kalkmasıyla dahada hızlandı.
Aileler herkes böyle geziyor derken bunu kabul etmeyenlere ise hangi çağda yaşıyorsunuz şeklinde bir başka mahalle baskısının ortaya çıktığını kimse kabul etmemektedir.
Dün ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal dönemine çıkan şapka kanunu ile şapka takmayana yapılan yaptırımın neleri kapsadığını alınan cezaların neler olduğunu unutan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu günümüzde LGBT'liler tarafından onursal başkan ilan ediliyorsa eğer geldiğimiz durumu o günün şartlarıyla bugünün şartları aynı değil diye geçiştirmek mantıklı olmasa gerek.
Kurucu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından çıkarılan şapka kanununu artık hükümsüz olduğu halde mecliste hiç bir siyasi lider ve milletvekilinin yasadan çıkarılsın deme cesaretini gösteremediği gibi özgürlükleri kısıtlıyor diyerek hiç bir siyasi lider ve siyasetçi gençlerimiz yarının geleceği olarak yaşam biçimleri ile umut vermiyor ifadelerini kullanamamaktadır.
Dün parlamentoda Merve Kavakçı başörtüsü nedeniyle DSP lideri Bülent Ecevit tarafından " Burası TBMM burada devlete meydan okuyamazsın atın bunu dışarı" derken bugün hiç bir siyasi lider burası Türkiye Cumhuriyeti biz gelenek olarak Türk aile yapısının binlerce yıl yaşadığı ve yaşattığı milletiz. Kadın Türk aile yapısında kutsaldır, özeldir, baş tacıdır. Kadın ailenin annesi evin hanımıdır. Çocuklarımızın ilk öğretmeni ayaklarının altına cennetin serildiği özel bir kişiliktir. Dünya onun sayesinde vardır.
Kadınlarımız Türk erkeklerin uğruna dağları deldiği Ferhat, uğruna bütün dişlerini çektiren Kerem, Çöllere düşen Mecnun sevilen bir elmanın yarısı olarak kabul görürken şimdilerde "hayat müşterektir, kadın ayakları üstünde duruyorsa kadındır, kadın erkek eşittir" şeklindeki benzeri adlandırmalar sonucu gerçekten hayat müşterek olma yolunda hızla ilerlemiş olsada Türk örf adet ve töresi asla genetik olarak unutulmadığı için pozitif ayrımcılık yapılmaya kadınlar lehine hareket etmeye devam ediyoruz.
Günümüzde bir kadın sokakta yaşamını sürdüremez, Bir kamu kurum ve kuruluşunda önceliklidir, Özel sektörde önceliklidir, Kamuya açık alanlarda önceliklidir, müşterek olan ev hayatında şayet eşler çalışıyorsa erkek evde gelenek olarak kadının yapması gereken işleri tereddütsüz yapma konusunda gönüllüdür.
Kadınlarımızı ve erkeklerimizi bin yıllık geleneklerinden koparmak adına kurulan tuzaklarla bir birilerinden nefret edecek duruma getirmek adına çıkarılan evden uzaklaştırma, kadının beyanı esastır diye özgürlük adına verildiği iddia edilen haklar aile yapısını güçlendirdiği, kadına özgürlük getirdiği anlamı taşıyor diye hala inatla bunu savunanların hayata bakış açısını gerçekten iyi incelemek gerekir.
Aileden ve aile içi şiddet adına yapılması gerekenler yerine akla zarar uygulamalar ile özgürlük adına ülkemizde yerleştirilmeye çalışılan yasalar aileyi yok ettiği artık görülmelidir.
Aileyi korumak kollamak adına aileyi yıkmaya yönelik uygulamalar gerçek sosyologlar tarafından ele alınarak çözüm üretilmelidir.
İbrahim Erdem Karabulut
YORUMLAR