Yıllar önce kaleme aldığım bir makalemde; “İstanbul dünyada birçok devletten büyük bir mega şehir.
Bu ili bir vali ve bir emniyet müdürü yönetemez.” demiştim. Hatta daha ileri gidip; “Nüfusu yedi yüz bin olan bir ilçeyi bir kaymakamın yönetmesi imkânsız.” diye devam etmiştim.
Aklın yolu bir. “Merkez nüfusu 100 ve 150 bin olan, genel nüfusu 300 bin olan Anadolu’da bir ilimizi bir vali, iki-üç vali yardımcısı ve yaklaşık 10 kaymakam yönetirken, İstanbul gibi devasa bir mega şehri bir vali nasıl yönetebilir.” diye sorgulamıştım.
En önemlisi ise bu ilin ülkenin siyasi ve ekonomik lokomotifi oluşu nedeni ile ciddiye alınıp yönetilebilir bir şehir olabilmesi için en iyi vali değil en iyi yönetim şeklinin oluşturulması gerektiğini savunmuştum.
Neden ülkemizde yüzlerce vali, merkez valisi olarak koltuk bulamayıp bekletilirken, yetişmiş ve liyakat sahibi olan bu valilerimizin bir masa ve bir koltukta göstermelik bekletilip fikir ve düşüncelerinden faydalanılmaz.
Kızak olarak adlandırılan merkez valiliklerine geldiklerinde onların bir ilin daha iyi yönetilebilmesi için nelerin gerektiği konusunda proje istenerek koordineli çalışılmış başarılı bir projeyi hayata geçirme hususunu neden değerlendirmezler anlamış değilim.
Nüfusu 100 bin olan bir mahallenin bir muhtar kontrolünde olmasının ilkellik olduğunu savunduğumda ise “Sistem yürüyorsa müdahaleye gerek yoktur.” şeklinde eleştiriler almıştım.
Görünen köy kılavuz istemiyordu aslında.
Önceleri tek emniyet müdürlüğü ile yönetilen İstanbul ilinde ilk adımı emniyet genel müdürlüğü atmış 39 ilçede bulunan ilçe emniyet müdürlüklerine bir emniyet müdürü atayarak adları ilçe emniyet amirliği olan ilçe emniyet amirliklerini bir gecede ilçe emniyet müdürlüğüne çevirerek hem halkın can ve mal güvenliği konusunda önemli adım atmış, vatandaşın çileden çıktığı birçok bürokratik engelin ortadan kalkmasına da vesile olmuştu.
İstanbul için ise hala bir valinin görevde olması ise akla devlet aklının neden burada devreye girmediği sorusunu getiriyor olması normal değil mi?
Özellikle hükümet üyeleri neredeyse her gün gelmiş oldukları İstanbul ilinde mevcut vali tarafından karşılanmaz ise bir dert karşılansa ayrı bir dert. Kısacası adeta protokol valisi olarak görev yapmak zorunda bırakılan İstanbul valisi bir robot olsa ve yapay zekayla desteklense yine mevcut görevini yapamayacağı gibi yemek içmek ve ailesine zaman ayırmak gibi bir lüksü olamazdı.
Ülkemizde hala aşılamayan bürokratik engellerin sorumlusu olan yürütme yani meclisimiz Anayasa çıkarma konusunda kırk yıldır bir arpa boyu yol alamayıp sürekli kanuna kanun ekle misali hareket ettiği gibi ancak her siyasi partinin işine gelebilecek illerin büyükşehir statüsüne alınmasında ortak karar çıkarırken bu devasa şehrin yönetilebilir bir şehir olması için hiçbir siyasi partinin veya seçtiğimiz bir vekilin bir yasa teklifi hazırlamaması çok garip bir durum değil mi?
Nihayetinde ana haber bültenlerine düşen bir haber deprem olma ihtimaline karşı önceden alınacak tedbirler için bu konuda bir çalışmanın yapıldığını ve İstanbul ilimiz için 39 ilçeye birer vali atanacağının duyumu dahi İstanbul ilimizde yaşayan insanların şehrin yaşanabilir bir şehir olabilme umudunu arttırmış oldu.
Sahi neden hükümetler ve muhalefetteki siyasiler onlarca devletten büyük Türkiye ekonomisini ayakta tutan dünyanın göz bebeği İstanbul için bir şeylerin iyi işlemesi için adım atmazlar da korku ve kâbusun artmasına neden olacak bir tutum ile depremde faydalanmak adına 39 ilçeye koordinasyon valisi adı altında birer vali atamayı düşünürler.
Sahi devlet aklı İstanbul için çalışmıyor mu?
Yoksa devlet aklı ben miyim?
İbrahim Erdem Karabulut
YORUMLAR