Merhaba dava arkadaşlarım...
Şimdi birçok arkadaşım diyeceksiniz ki “ Vefa” nın tarifi tekdir ve her yerde aynıdır değişmez.
Fakat bilinmelidir ki, iki asker arkadaşı ele alalım teskereyi alana kadar aynı alayda kalmışlar birlikte yiyip içmişler. Bunlar normal hayatta da birbirini arar sorar vefa gösterir.Şimdi yine iki askeri ele alalım bu iki asker askerliklerinin bütün günlerini cephede savaşarak geçirmiş olsunlar, kurşunlarla dans etmiş, Azraile kafa tutmuş olsunlar, bunların bir birine olan vefası ilk örnektekiyle hiç bir olur mu?
İşte Ülkücü için yurdun her caddesi her sokağı bir cephe niteliğindeydi 12 eylül 1980 öncesi Türkiyesinde.
Her ülkücü bir birinin sadece fikirdaşı değil aynı zamanda cephe arkadaşıydı. Bu nedenledir ki “Ülkücünün Vefası” başka tarifle dile getirilmelidir.
Çünkü Ülkücü arkadaşını kucağında Şehit vermiştir, yaralanan arkadaşını taksi parası olmadığı için en yakın hastaneye sırtında taşımıştır.
Yaralısına kan vermek için hastaneler önünde kuyruklar oluşturmuşlardır.
Bir şehirden diğerine gittiğinde o şehirde çok yakın akrabası olmasına rağmen o ya Ülkü Ocaklarına ya da Milliyetçi Hareket Partisi binalarına gitmiştir ilk olarak.
Ülkücü hareketin bir örneğini dahi ne kendi tarihimizde ne de başka Milletlerin geçmişinde bulamazsınız. Binlerce Şehit, on binlerce gazi, yüz binlerce mağdur, on binlerce taş medreseli bu harekettedir. İşte bu vefa başka bir Vefaydı yani İstanbuldaki bir semtin adı değildi. Ülkücü ülküdüne ve ülküdaşına öyle bir aşkla bağlıydı ki, bu aşkla ne Mecnun, ne Ferhat, ne Kerem kıyaslanamaz bile.
Allahım nedir bu ayrılık tufanı, nedir bu vefasızlık böyle? Şairin “ Bozkurtlara kıran mı var” dediği mısradayız şimdi. Ne uğruna böyle olduk bir Tahta masa bir deri koltukmuydu bütün mücadelemiz.
Öyle bir haldeyiz ki Tanrım kimi koltuğa yapışmış kimi o koltuğu alamayınca başka koltuklar peşine koşar oldu.
Hani nerde Ülkücü Vefa?
Hani nerde Turan Aşkı?
Nerde benim ak yeleli Bozkurtlarım?
İnanın yaşamanın zulüm olduğu bir dünyadayız şu an hayatı tadı kalmadı, Vefanın adı kalmadı. Yetkililere sesleniyorum, gidenlere sesleniyorum, Allah Aşkına vuslatı bu şanlı harekete çok görmeyin, hırslarınızı, kinlerinizi, nefislerinizi bir kenara atın. Özerinizdeki ölü toprağından kurtulun, Bozkurtlar Dirilsin artık.
Biz birlik çağrısı yaptığımızda belki gülenler dahi oluyor seninki artık bir hayaldir diyenler de vardır. Unutmayın “ Kızıl Elma” da bir hayaldir Türk o hayalin peşinden Orta Asyadan Avrupa içlerine kadar yürüdü. “ Turan” da bir hayaldi. Çok şükür bu gün tohumları ekildi.
Bu umursamazlık bu vurdumduymazlık bizi iyice bölünmeye götürüyor görün artık.
Bunun hesabını ne Şehitlerimize ne de Allaha veremezsiniz. Bundan bir sene kadar önce camia olarak şu partide ya da bu partide olduğuna bakmaz Ülkücünün toyuna da cenazesine de katılırdık. Şimdi ondan da olduk. Cenazelerimiz de toyumuzda ayrıldı.Bu ülkücünün felaketidir bunu görün artık.
Bu gün Rahmetli Mehmet Gülün ölüm yıl dönümü( ki kendisi Ülkücüler için ölümsüzdür) Mehmet Başkanı Diyarbakır Eğitimde okuduğu yıllardan tanırım. Ülkücüler için bir idol olmuş bir Kahramandır. Sosyal medyada sağolsunlar taziyelerini dile getiren çok ülküdaşımız var. Ama ne olurdu bu vefayı sağlığında da gösterseydik ya!!!
Bu yiğitler bizim Kürşadımız, Yamtarımız, Yağmurumuz,Parsımız,Urungumuzdur.
Ölmeden öldürmeyelim.
Ben İstanbulda tanıdığım ve tanımaktan onur duyduğum şu arkadaşlara da vefa gösterilmelidir diyorum.
Savaş komutanlarına saygı sevgi görevimizdir.
Bir Mustafa Verkaya- Orhan Çakıroğlu- Abdullah Kederoğlu- Mehmet Acer- Fethi Yıdız- Recep Öztürk- Hasan Küçük- Ahmet Orhan Sar ve bir Ahmet Çakar- Ali Doğan- Celal Adan-Faik İçmeli. Yılmaz Özcan- Zafer Zeylan gibi önderlerimizi her zaman aramalı hal hatırlarını sormalı saygılarımızı iletmeliyiz. İsimlerini yazamadığım daha nice Ülkücü önderlerin hepsi bizim ulularımız, Ak saçlılarımızdır bunlara vefa Ülkücüye Farzdır( Elbette onlarda davalarına önderliğe devam etmeli ayrıştırıcı değil birleştirici olmalıdır).
Sevgili Ülküdaşlarım, Rahmetli Mehmet Gül ile ilgili taziyeler beni ruhen etkilediği için bu yazıyı kaleme aldım. Haddimi aşmışsam, sürçü lisan etmişsem hakkınızı helal edin. Selam ve dua ile.
Saygılarımla.
Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin.
Hayrettin Alp
YORUMLAR