Kartal Maltepe Askeri Ceza ve Tutukevinde yatarken, Anadolu da bir köy hikayesini şiirsel bir üslup ile anlatmaya çalıştım. Sizlerle paylaşmak istedim. Okursanız mutlu olurum. Sevgi ve saygılarımı “Anadolu’mda bir köy hikayesi “
“Gözden ırak unutulmuş bir köy, Durda selam ver ,Bura Anadoludur Hey “
Gönül seyrine çıktı,yoksul Anadolu’mun
Bakışlarım toplandı,ücra bir köyde kaldım.
Burada bittiğini hisseyledim yolumun
Köylüye görünmeden,köyün içine daldım
Dile getirmek gayem,köydeki yaşantıyı
Yoksa ziyaret değil Emmi ile Dayıyı
Tozlu yolun tozunu içtim hep nefes nefes
Bu sırada çınladı,kulaklarımda bir ses
“Irgatlar hazır olun,artık yola çıkalım
Nerdeyse gün doğacak,işimize bakalım.
Bir canlılık kapladı,köyün orta yerini
Yanımdan geçerlerken,gördümki ellerini
Ele benzer yeri yok ,hep Nasır’lar kaplamış.
Anladımki bu eller toprağı tokatlamış
Çapa tutmuş Bel tutmuş tırpan tutmuş tu belli
Sade çile görmüştüm köye geldiğim geleli.
Bir çeyrek saat sonra Irgatlar toplanmıştı
Ve bir römorkun içi Hüzünle kaplanmıştı
Haraket etti araç,tarlaya varmak için
Ben de camiye gittim Hakka yalvarmak için
Rabbimden yoksullara hep merhamet diledim
Bu dengesiz “Duzene “kinlendim diş biledim
Camiden çıktım sonra,gittim köy mektebine
Şehirde gördüğüm,mektep değildi mektep
Aradaki fark neydi ,bilemedim neydi sebep
Duvarları yıkılmış bir harabe gibiydi
Demekki çile çekmek buranın nasibiydi.
Bin bir düşünce ile bir sınıfına girdim
Olduğum yerde kaldım,birden bire irkildim.
Baktım ki sıralara derme çatma bir tahta
Hayret bu halde bile isyan etmezler bahta.
Hepisinde bir azim,ve öğrenim aşkı var
Bir soru sorulunca,hemen kalkar parmaklar
“Ben diyeyim öğretmenim,sorunun cevabını”
Mevlam bunlara vermiş çilenin sevabını.
Daldım gözlerim yaşlı bir sevinç içindeydim
Birden kendime geldim,baktım yine köydeydim.
Anladım ayaklarım beni köye çekmişti
Neyleyim “köhne düzen”sade çile çekmişti
Dedim birde bu köyün,kahvesini göreyim
Biraz sohpet ederek ,ordan da dert dereyim
Girdim köy kahvesine bir masaya yaklaştım
Biraz sohbet diledim “Milli Ruh”ile taştım
Bir İstiklal gazisi,harbi anlatıyordu
Birdenbire gençleşmiş o anı yaşıyordu
Diyordu :”Trablusgarp ve birde Çanakkale “
Orada Türk ordusu ,destan olmuştu dile
Coştum coştum biranda ,kabıma sığmaz oldum
Ve birde köye baktım,ızdırap ile doldum
Benliğin unuturken , bu vatanı sömürenler Gürûhu.
Bunlarda yaşıyordu,Türklüğün “Milli Ruhu”
Sarılıp öptüm,Koca gazinin Nasırlı ellerini
Bir Bülbüle benzettim söz eden dillerini
Sonra çıktım Kahveden Gazi kalmıştı orada
Dolaşmak arzu ettim ,biraz tozlu yollarda
Bir Nazar ettim şöyle,kaldıkları evlere
Bu mu yakışacaktı , Böyle Milli devlere
Bir Mağarayı andıran huğları çamurdandı
Helal ile yapılmıştı ,görünüşü Nurdandı
Her evin etrafı,çevrilmişti ağıl ile
Dikkat eyledim Herkes değer vermişti Güle
Her havlu rengarenk güllerle doluydu
Burası Bülbül yurdu,mahzun Anadoluydu
Devam ettim yoluma yavaşça adım adım
Bir müddet yol gidince çocuklara rastladım
Tozun toprağın içinde oynuyorlardı bilye
Bir çocuk ağlıyordu “Benim bilyem yok “ diye
Yalvarıyordu Ağabeyine ,sümüğünü çekerek .
Bir bilye de bana al ne olursun diyerek.
Yaklaştım bu çocuğa sevindirmek istedim
Cebimden çıkararak bir miktar para verdim
Çocuk baktı yüzüme ve sonra “Almam”dedi
Yabancıdan alınmazmış,burada adet böyleydi
Sonra ısrar eyledim,dedim “olsun hediyem”
Hayır alamam dedi ,kabul etmez terbiyem
Öyle güzeldi buranın Töreye bağlılığı
Her şey öze göreydi ,Konuşması kılığı
Çocuğu yaşlısıyla Hepsi Türkün malıydı
Türk-İslam ağacının en kuvvetli dalıydı
Daha fazla duramadım ,dertli köyden ayrıldım
Irgatların gittiği ,tarlalara yol aldım
Onları çalışırken görmek istedim birde
Nasıl katlanıyorlar ?Acaba bunca derde
Bir müddet yol gidince yaklaştım bu tarlaya
Baktım biraz ilerde Duruyordu bir Kaya
Gidip ona oturdum,seyreyledim uzaktan
Yüzlerinden kanlı ter,akıyordu sıcaktan
Harcıyorlar geçim için,kutsal emeklerini
Bu sayede kazanırlar ,Günlük yemeklerini
Gayeleri,evlatları aç ve sefil kalmasın
Kendileri ezilsin de yavruları solmasın
Bu sıcakta şehirli duramazken gölgede
Köylü ise çalışır ,Mutludurlar yinede
Hızla inip kalkıyor,kazmaları toprağa
Gayret verir onlara başlarındaki ağa
Aldıkları ücreti ,Hak etmek istiyorlar
Kamburlaşan belleriyle,toprağı deşiyorlar
Bir müddet zaman sonra Güneş çıktı tepeye
Elçi başının duyuldu sesi”Haydi yemeğe “ diye
Kazmalar oldukları yerelere bırakıldı
Yorgun,argın,iştahsız,Azıkları açıldı
Öyle pek zengin ,değil idi yemekler
Kurumuş bir haldeydi,Yufka idi ekmekler
Haşlanmış Patatesle Bulgur pilavı vardı
Biriside azığından kuru soğan çıkardı
Hep birlikte Bismillahla yemeğe başladılar
Acıkan midelerini lokmayla taçladılar
Elhamdulillah deyip bitirdiler yemeği
Adet edinmişlerdi, Yarap şükür demeyi
Yemek faslından sonra erkekler tütün sardı
Kadınlar bir köşede oturup lafa daldı
Ve de sıra gelmişti şimdi Abdest almaya
Biraz sonra bir Ezan hakim oldu tarlaya
Sonra saf bağlayarak Hak önünde durdular
Büyük Hüşu içinde ,toprağa yüz sürdüler
Namazları bitince herbiri gölgeye sindi
Kimisi çocuk yaşta Kimi taze gelindi
Erkeklerin kimi genç ,kimide ihtiyardı
Gördüğüm Anadolu,işte böyle diyardı
Oturduğum kayadan kalkarak yavaş yavaş
Döndüm geldiğim yere gözlerimden akar yaş
Kaplamıştır Ruhumu bu köylerin tasası
Değişmelidir Mutlak bu düzenin yasası
Gördüm de bu köyleri ,bende dertlisi oldum
Çözüm yolu aradım ve de sonunda buldum
Dengesizliğe karşı olmak istenirse Bent
İnşa edilmelidir derhal cazibe bir Kent
Bu köylerin ayağına hizmet götürmek için
Bunca çekilmez derdi silip bitirmek için
Tarım Kent kurulmalı on köyün ortasına
Hastahane yapılmalı ,bakmalı yarasına
Olmalıdır bu kentte orta okul ve lise
Amaç bu yörelere yardamcı olmak ise
Burda Tarım,modern ,şekilde yapılmalı
İlkellikten kurtulup Tekniğe sapılmalı
Irgatlık olmamalı Milletimin kaderi
Hep el ele vererek yükseltelim bu yeri
Anadolu’m güzel yurdum ,yazamadım derdini
Mutlu eyle gönlümü,bağrına bas ta beni
Yemin ettim yoluna,canımı vereceğim
Ve bağrına düştüğüm an,Murada ereceğim
Ey kutsal toprak,kamçılandım derdin ile kudurdum....
Anadolu’m ,Ecdadımdan yadigar ,Anayurdum... .
28-12-1982. Maltepe Cezaevi D-Koğuşu
Hayrettin ALP..
YORUMLAR