2023 yılına girdiğimizde, Cumhuriyetimiz yüz yaşını doldurmuş olacak.
Bu devletimizin ilk yüz yılı toplumsal barışın sağlanması için, çeşitli hamleler yapılmalı, Halka müjdeler verilmelidir.
Af da bunlardan biridir.
Af dediğimizde sadece adli mahkumlar akla gelmemelidir. Öğrenci Affı, Sicil Affı, Vergi ve pirim borçları Affı vs olarak düşünmek lazımdır.
Adli Af: Devletimizin temeline dinamit koyan, Ülkemizi bölmeye çalışan, Çocuklarımızı zehirleyen,Çocuk ve Kadın istismarında bulunan hasta ruhluları elbette bunun dışında tutmak doğru bir karar olur.Yine de değerlendirme, kanun yapıcılarının takdirindedir. Öğrenci Affı: Bu konuya köklü bir çözüm getirmek gerekir. Hiç bir öğrenci keyfinden okulunu bitirmemezlik etmez. Şartlarının müsait olmamasından dolayı, derslerini ihmal eden, sınavlara giremeyen, yüzbinler var. Aradan senelerin geçmesinden ötürü bilgilerinde azalma olan öğrenci, tanınan birkaç sınav hakkı ile bir başarı gösterememektedir.
Bu nedenle yapılması gereken öğrenci affına, sınırlı sayıda sınav hakkı yerine. Sınırsız sınav hakkı verilmesi bu sorunu kökten yok edecektir. Ve bir daha öğrenci affı diye bir sorun kalmayacaktır. Sicil Affı: Ticarete atılmış, ekonomik krizlere dayanamayıp çeki yazılan tacir, malesef ki bankaların imkanlarından yararlanma şansını kaybettiği gibi, diğer muhatapları nezdinde de büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Neticesinde iş yapma imkanı kalmayan bir kişi ekenominin dışına atılmaktadır.
Bu da bir iş ve üretim kaybı, vergi kaybı, personel çalıştırma imkanının yok olması demektir.
Ticaret dışında olan bir işçi ya da memur, kredi kartının ödemesini bir kaç ay geç ödediğinde, hemen kara listeye alınmaktadır. Bu birey, ev ya da araba almak istese bankaların kredi olmaz cevabını almaktalar. Bu durum da ekonominin durağınlığının bir başla nedenini olmaktadır. Vergi ve Pirim borçları Affı: Bu gün ülkemizde bu dertten muzdarip milyonlarca insan var.Şu veye bu nedenle vergi ve pirim borçlarını ödeyemeyen, işveren, hele bir de siciline halel gelmişse artık iş yapma imkanı kalmayıp, sırtında büyük bir borç ile ekonominin dışına atılmıştır. Bankayla çalışma şansını kaybeden, iş imkanı yok olan bu borçlu vatandaş ne yapacak? Bakıyorsun 20 yıllık iyi bir işveren ekonomik krizlerden dolayı, büyük bir çıkmaza girmekte ve personel giderini karşılayabilmek, çarkını dönderebilmek için, ilk yaptığı şey vergi ve pirim borçlarını ötelemek olmaktadır.
Bir müddet böyle direnmeye çalışan işveren nihayetinde iş yerini kapatmak zorunda kalmaktadır. Sırtında vergi ve pirim borcu ile bir anda işsiz güçsüz biri durumuna düşmekte, sicili de bozulmuş olduğundan banka desteği de alamamakta, yeni bir şirket açıp işini yürütme imkanına da sahip olamamaktadır. Bir kaç senede bir yapılan vergi yapılandırmasında bu durumdaki mükellef hemen müracaat ederek, belki yeniden iş kurarım ümidi ile eşine dostuna borçlanarak ilk taksidini ödemiştir fakat ikincisini ödeyememiş aldığı borç da sırtında kambur olmuştur.
Ayrıca ekonomiye yeniden katkı sağlama fırsatını da kaybetmiştir. Hükümetimiz alacak envanterinde, milyarlarca lira vergi ve pirim borcu alacağım var diye alacak göstermekten öte bir kazanç elde edememektedir. İş kabiliyeti olan bir birey de böylece ekonominin dışına atılması sonucu devlet kaybetmektedir. Hepimizin çevresinde iş yapma kapasitesi çok yüksek fakat bu tür sorunlarından dolayı, üretime katkı sağlama şansını kaybetmiş İnsanlarla doludur. Bu enerjileri tekrardan ekonomiye kazandırmak gerekmektedir.
Bunun yoluda borç yapılandırması değildir. Bir defaya mahsus borç süresi 5-10 seneyi geçmiş ve borç miktarı 2-3 milyon lira alan kişileri şartlı olarak af ederek tekrardan ekonomide aktif hale getirmek, ekonomiye yeni bir işverenin katılımını sağlayacaktır.
Senelerdir borç yapılandırması yapıp sonunda ödeyemeyen milyonlar var. Çünkü iş yapma kabiliyetleri borç ve sicilden dolayı yok hükmündedir. Bu insanların çoğu bir köşeye çekilmiş iş kapasiteleri yok edilmiş bir haldedir ve yakınlarının desteği ile hayatını idame ettirmeye çalışmaktadır.
Şayet bir evi var ise onuda borçlarından dolayı başkasının üzerine yapmış alan kişi de üzerine oturmuş çok insan var. Öyle ki devlete borcu olan bir insan öldüğünde mirascıları bu borçların kendilerine yansımaması için, redd-i miras yaparak Atasını inkar zorunda kalmaktadır. Bu durum da, babasını reddeden çocuklar üzerinde hayatları boyunca büyük bir travmaya sebep olmaktadır.
Bu da Türk sile yapısına büyük yara açmaktadır. Bu günün Türkiyesinde kuruluşumuzun yüzüncü yılında, vergi ve pirim yapılandırmasına değil Vergi ve pirim borcu affına ihtiyaç vardır. Belirli bir süredir ödenemeyen ve belirli bir miktar da olan borçlar şartlı olarak silinmeli ve bu mükellef tekrar ticarete atıldığında yeni oluşacak vergi ve pirim borcunu üst üste üç kez ödemezse eski borcunun da tekrardan üzerine yüklenmesi yapılacağı şart koşulmalıdır.
Nasıl ki affa uğrayan adli suçlu suç işlediğinde eski infazı da yanıyorsa aynı metot burda da uygulanırsa.
Mükellef yeni vergi ve pirim borcunu günü gününe öder bu da hazineye yeni taze kan sağlar. Tahsil edilemeyen sadece envanter üzerinde görünen alacağın öylece kalmasındansa bu borçlu fakat iş kabiliyeti çok yüksek kişileri tekrar üretken hale getirip yeni vergi imkanı oluşturmak daha doğru olur kanaatindeyim.
Cumhur İttifakının böyle bir uygulamayı hayata geçirmesi sadece ülkeyi rahatlatmakla kalmayacak aynı zamanda da 2023 seçimlerinde çok büyük taraftar desteği sağlamış olacaktır.
Devletimizin yönetimine arz ederim.
26/10/2022.Hayrettin Alp
YORUMLAR