Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Dr. Vehbi Kara

Dr. Vehbi Kara

kara@haberpars.com

Bir tane ordumuz var.

19 Şubat 2024 - 23:34



Bu ordu Kosova'dan Karabağ 'a kadar bir çok ülkede Müslümanların hukukunu korumaktadır. Bu ordunun bulunduğu topraklarda Müslümanlara soykırım ve sürgün yapılamamaktadır.
İşte Filistin örneği bütün çıplaklığıyla karşımızda durmaktadır.
Bu ordunun başında bulunan komutanlar ne kadar istediğimiz dini hassasiyetlerde olmasa bile ordumuzu korumak en önemli vazifelerimizden bir tanesidir. Ülkemizin tek ordusu olan bu Peygamber Ocağı, Müslümanların gözbebeği olup onu tehlikelerden korumak her vatandaşın görevidir.
Çünkü ikinci bir ordumuz yok.
Silahlı Kuvvetlerde meydana gelen disiplinsizlik ve darp olayları özellikle de dindar subaylara karşı ağza alınmayacak galiz küfürler ile hakaret edilmesi benim gibi milyonlarca insanı derinden yaralamıştır.
Hiç şüphe duymuyorum ki Tuzla Piyade Okulunda meydana gelen bu çirkin disiplinsizlik olayları sadece 4 tane subayın yaptığı bir eylem değildir.
Namaz kılan subaylara karşı yapılan darp ve hakaretler başta Feto örgütü olmak üzere Amerika'nın ve Siyonist teşkilatlarının son dönemde ortaya çıkan eylemlerinden sadece bir tanesidir.
Aslında bu okulda yaşanan şiddet olayları buzdağının görünen yüzüdür.
Sabetay dönmeleri; Türk ve Müslüman ismi alarak yıllardan beri bu aziz vatanda İslam düşmanlığı yapmaktadırlar.
Basta silahlı kuvvetler olmak üzere kamu kurumlarında, siyasi partilerde, üniversitelerde, medyada ve bazı sivil toplum örgütlerine sızarak Allah’tan korkan, namazını kılan ve dini yükümlülüklerini yerine getirmeye çalışan Müslüman kardeşlerimizi her fırsatta ezmeye, aşağılamaya ve ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Son olarak Tuzla Piyade Okulunda yaşanan ve iğne bulunmadığı için bir anma merasiminde takılmayan resim yüzünden çıkarılan olaylar gün ışığına çıkmış kışkırtma faaliyetlerinden sadece bir tanesidir.
Deniz Harp Okulunda ve Donanmamızın savaş gemilerinde 15 yıl çalışmış emekli bir askerim. Benimde ögrendiğim birinci kural; askerlik mesleğinde en önemli vazife disiplinin korunmasıdır.
Disiplin kurallarına aykırı hareket eden hele hele sınıf arkadaşlarına galiz küfürler ederek darp eden hiçbir subay bu ocağa layık bir asker değildir. Bu kişiler en ağır şekilde cezalandırılmalı ve ibret için askeri cezaevlerinde ıslah edilmelidirler.
Askeri hiyerarşi ve disiplin kuralları açısından olaya bakıldığında tam bir fecaatle karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Zira işlenen suç ne kadar büyük olursa olsun bu suçun faillerini kendi başına cezalandırmak orduda yapılacak en çirkin davranıştan bir tanesidir.
Suç işleyen bir kişinin cezası elbette öncelikli olarak verilmelidir. Bunu yaparken askeri hiyerarşi kurallarına riayet ederek sıralı üstler aracılığı ile suç işlediği düşünülen kişiler hakkında gerekli raporlar ve dilekçeler verilmeli, kanun ve yönetmeliklere uygun olarak hareket edilmelidir.
Bu basit disiplin kuralını yapamayan kişiler değil asker olmayı; memuriyet görevini dahi layığı veçhile yapamazlar.
Çünkü kural ve disiplin olmadan askerlik mesleği icra edilemez.
Başına buyruk hareket edenler gitsinler başka meslekleri yapsınlar. Zira asker ocağı disiplinsizliği kaldıramaz.
Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulu, Tuzla Piyade Okulunda gerçekleşen ağır disiplinsizlik olayları sonucunda suçun failleri olan onlarca subaydan sadece dört kişiyi cezalandırmış bunlara karşılık mağdur olmuş üç teğmeni de ordudan uzaklaştırmak sureti ile hatalı bir yönetim sergilemiştir.
Milli Savunma Bakanı sanki hiç askerlik görevi yapmamış gibi olayın gerçek faillerini yani disiplinsizlik olaylarını kışkırtan ve azmettiren kişilerin üzerine yeterince gitmeyerek facianın daha da büyümesine neden olmuştur. Böylesine büyük eylemler dört tane genç teğmenin başının altından kalkacak nitelikte olamaz.
Millî İstihbarat Teşkilâtı bunun için vardır. Ordu içinde darbeci cuntaları ve komitacı çetelerin üzerine hiçbir dönemde gitmeyen bunların yasadışı faaliyetlerini görmezlikten gelen bir İstihbarat örgütü olamaz.
Olay vahimdir. Çünkü, kendi siyasi ideolojisine uygun görmediği kişilere darp ve hakaret etmeyi makul görüp nasılsa gerekli ağır ceza verilmeyeceğini düşünen birçok kişi ortaya çıkıp daha kötü olayların çıkmasına sebep olabilir.
Durumdan vazife çıkarıp kendi kafasına göre hareket etmek askeri disipline değil komitacı ve çeteci kişilere yakışan bir davranıştır.
Unutmamak gerekir ki; bundan 64 yıl önce; darbe yapılacağı bilgisini alan Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, bütün karargâhı toplayıp askeri darbelerin sonuçlarını çok açık bir şekilde ifade ettikten 12 saat sonra 27 Mayıs 1960 cuntası tarafından yaka paça dövülerek tekmelenmiştir.
Daha sonra Milli Birlik Komitesi adını alan Yüzbaşı ve albay rütbesindeki çapulcular, Kara Harp Okulunu karargâh yaparak hükûmete bağlı birçok generali ve bürokratları darp etmişler ve aşağılamışlardır.
Başbakan ve devlet yöneticilerine karşı askerlik hukukunu ayaklar altına alan darp ve işkence olaylarını Milli Birlik Komitesi adını verilen cuntacı çete gerçekleştirmiştir.
Sonuçta Amerika'nın azmettiriciliği ve kontrolünde ülkemiz her 10 yılda bir darbe bataklığına sürüklenmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, askeri darbeleri en kötü sonuçları ile yaşamış siyasetçilerden bir tanesidir. 15 Temmuz 2016 kalkışması daha dün gibi ortadadır. Ordumuz halk ile karşı karşıya gelmiş sağduyulu insanlarımızın askerleri etkileyerek silah bıraktırması sayesinde büyük bir facianın eşiğinden dönülmüştür. Sadece 252 şehit verilmiş ülkemiz son anda kanlı bir hesaplaşmadan kurtulmuştur.
İste yaşadığımız aci olaylardan ders almak mecburiyetindeyiz. Bu nedenle Tuzla Piyade Okulunda yaşanan vahim ve üzücü gelişmeleri basit bir disiplinsizlik olayı olarak görmemek gerekiyor. Bu gibi kalkışma olayları; derinlerde yatan darbe teşebbüslerinin gün yüzüne çıkan uzantıları olarak kabul edilmeli ve gereken tedbirler acilen alınmalıdır. İşin şakaya gelen bir yani yoktur vesselam...

YORUMLAR

  • 0 Yorum