AMAÇ, ARAÇ VE SEMBOLLER!
Hızla akan bir dünyanın içine girdik. Bu girişi istekli yapmadık istekli de çıkmayacağız. Dilekçe vererek gelmediğimiz yeryüzünden istemesek de ölümü tadarak ayrılacağız.
Hedefimiz huzur ortamında olmak, oturduğumuz mekanlarda, yaşadığımız topraklarda saygı, sevgi ve güven çemberinde mutlu olmayı, her zaman gülmek isteriz. Lakin yaşanılanlar ve görülenler bunun mümkün olmadığı üzerinedir.
Peki bu mümkün değil midir?
Aslında bizle mutlak adalet, mutlak mutluluğun ancak cennette olduğunu, bu esenlik yurdunun sahibinin kim olduğunu, esenliğin sahibinin esenliğe çağırdığını, dileyeni doğru yola ileteceğini biliriz. Doğru yola tabi olmanın, sorumluluklarımızın farkında olarak kötü gördüğümüz hareketleri yapmakla, bize hayat verecek her şeye kulak vermekle olacağını da biliriz.
Niyetlerimize vakıf olan Yaratıcının, kalbimize müdahele edeceğini, kalblerimizin içindekilerle Allah’ın rızasına ulaşabileceğimizi, imtihanlarımızı bilgiyle değil, hal ve hareketlerimizle olacağı bilgisini de biliriz.
O halde bizi yüce yaratıcıya yaklaştıran nedir?
Bizler isteklerimizi, arzularımızı, inaçlarımızı, düşüncesimizi, beklentilerimizi kısa sembollerle anlatırız. Semboller bizi hedefe ulaştıran en kısa yollardır. Kısa söylem ya da resimlerle menzile giden yol anlatılır. Trafik işaretleri gibi...
Peki bizi hedefe ulaştıran sembollerimiz nelerdir?
Kılık kıyafetlerimiz; cinsiyet, kişilik, inanç, kültürün belirlenmesinde baş sebeptir. İsimlerimiz inançlarımızın simgesidir. Başörtüsü dini bir semboldür. Hayat tarzımızın, inancımızın, ahlakımızın, kişiliğimizin sembolüdür. “Ben müslümanım, diğer insanlardan müslüman muamelesi görmek istiyorum „ demektir. Allah’ın belirlediği bir semboldür.
İstisnasız bütün semboller diğer insanlara kendini tanıtmak içindir. Nitekim semboller bir araçtır. Kendini tanıtan, son derece işe yarayan araçlarlardır. Eğer araç olmaktan çıkartılıp amaç olmaya dünüşürse sorun olur. Müslüman ismi bir semboldür. Bir araçtır. Amaç haline getirilirse cennete gideceğine kesin gözüyle bakılır
Cennetlikler bellidir. Sorumluluğunun bilincinde olan, Allah’a karşı saygısından ve sevgisinden dolayı hata yapmaktan korkan, dengeli, kötü huy ve davranışlardan uzak duran hem bu dünya da hem de ahirette cennettedir.
Cehennemlikler de bellidir. Sorumluğunun farkında olmayan, olumsuz, yüz çeviren, azgın, hayasız, iyilik ve nimetler karşı inkarcı, cimri, müsrif, günahkar olanlardır. İşte bunlar dünya da hem de ahirette cehennemde olanlardır.
Cennetlikler: Mü’minler, Cehennemlikler; Müşrikler, kafirler, münafıklardır
Mü’min olmak için Allah’a bir olarak inanmalı, inancımızla ve hayat tarzımızla teslim olmalıyız. Allah’a layıkıyla kulluk etmeye çalışmalıyız.
O zaman bizler İslami emirleri ve nehiyleri vasıtayı yani aracı ve gayeyi yani amacı çok iyi bilmeliyiz.
1-) VASITA / Araç
Allah’a ulaştıran bütün hareketlerdir. Bizi iyiliklere götürecek ve kötülüklerden alıkoyacak ritüel olan namaz, temizleyecek takvaya eriştirecek olan oruç, merkezde Allah’ın olduğunu, kardeşliği anlatan hac, hakikat hikmeti anlamaya vesile olan, Allah’a yaklaştıran Nebiler…
Olgun anlamda Allah ile kul arasındaki ilişkiyi sağlayan vasıta örnek nebilerdir. Bütün bunlar birer semboldür ve hidayet aracı olarak görmezsek sonunda sapkınlık olur ve tapınılabilinir.
2-) GAYE/AMAÇ/ HEDEF
Allah’a ve ahirete imandır. Bu hayatımıza anlam katar. Allah mefhumu yoksa var olmanın hiç bir anlamı olmaz. Ahiret hayatı adil bir hayatın olmazsa olmazıdır. Yoksa zalimin yaptığı yanına kar mı kalacaktır?
Bize her konuda örnek olan Hz. Muhammed bugün benim yerimde olsaydı ne yapardı, ne anlatırdı diye sormalıyız. Hepimiz böyle düşünmüş olsaydık herbirimiz Rasulullah gibi olurdık. Bütün dünyanın çehresi değişirdi, tıpkı Rasulullah (s.a.v.) efendimizin yaşadığı asrı saadet yılları gibi...
Ne dersiniz?
Asiye Tanrıöver Türkan
Aile Danışmanı
YORUMLAR