Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

TATLIOĞLU: "AÇIKLANAN BÜYÜME RAKAMLARI MANİDARDIR "...

SAYIN CUMHURBAŞKANININ DAMADI İLE İLGİLİ SİYASİ KARİYER PLANLAMASININ TÜRKİYE’YE MALİYETİ GİTTİKÇE ARTIYOR...

TATLIOĞLU: "AÇIKLANAN BÜYÜME RAKAMLARI MANİDARDIR "...
03 Eylül 2020 - 20:51
Reklam

Kalkınma Politikaları Başkanı, Bursa Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, TBMM ‘de düzenlediği basın toplantısında, açıklanan ikinci çeyrek büyüme rakamlarını değerlendirdi. Tatlıoğlu, Türkiye’nin ikinci çeyrekte yaklaşık yüzde 10 daralma beklentisi içerisinde olduğunu hatırlatarak, ilan edilen rakamın manidar olduğunu söyledi. 

 

İKİ YILDIR ÖZEL SEKTÖR PİYASADA YATIRIMCI OLARAK BULUNMAMAKTADIR 

Tatlıoğlu, açıklanan rakamlar için yaptığı değerlendirmede, “Detayına baktığımızda özellikle sanayideki 16,5 daralma üzerinde özellikle durulması gerekir. Büyüme rakamlarında bizim dikkatimizi çeken temel husus sermaye yatırımlarının sekizinci çeyrektir ekside olması. Türkiye’de yatırımların iki yılı aşkın süredir ekside olması ve son büyüme rakamlarında da bunu göstermesi dikkat çekicidir. Bu Türkiye için olumlu bir işaret olmadığını gösteriyor. Türkiye yarınlarına yönelik iyimser bir havaya sahip değil. Özel sektör güven eksikliği nedeni ile yatırımdan kaçınmakta. Bu kaçınma iki yılı aşkın süredir devam ediyor. İki yıldır özel sektör piyasada yatırımcı olarak bulunmamaktadır” dedi.  

TÜRKİYE’DE EKONOMİ İNŞAAT VE GAYRİMENKUL ÜZERİNDEN YÜRÜMEKTİ

Tatlıoğlu, inşaat ve gayrimenkul sektörüne bakıldığında durumun farklı olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu: “İnşaat ve gayrimenkulün yine anlamlı bir seviyede olduğunu, Türkiye’de ekonominin bunlar üzerinden yürüdüğünü görmekteyiz. Özellikle finans ve sigortadaki 27 gibi bir büyüme bankalar üzerinden yürütülen sürecin kredi ve iç piyasayı canlandırma amaçlı bu sürecin bir göstergesi tabii ki, özellikle kamu bankalarındaki zararla ilgili değerlendirmeler daha sonra yapıldığında bu büyümü rakamlarının neresi açısından uygun düştüğünü hep beraber göreceğiz. 

9.9’luk büyümeyi değerlendirdiğimizde, OECD ortalamasının altında bir daralma söz konusu. Sanayileşmiş ekonomilerde korona süreci daha daraltıcı bir etki gösterdi. Gelişmiş ve hizmet sektörünün yaygın ve derin bir alan kapsadığı ekonomilerde korona daha yıkıcı bir etki göstermiştir. Nerede hizmet sektörü daha genişse korona sürecinde etkilenme daha büyük. Özellikle Uzak Doğu’da büyüme oranlarının daha az etkilendiğini görüyoruz. Ülkeler kendi ekonomik yapılarına göre ve aldıkları tedbirlere göre etkilenmiş durumdalar. Türkiye’deki bu  yüzde 9.9’luk daralma yıl sonu itibarıyla beklentiler çerçevesinde belli bir negatif büyümeyle yılın kapatılacağını gösteriyor. Sanayide ve istihdamla ilgili yakın gelecekti olumlu bir gelişme beklenmemektedir. 

BU SÜREÇ BÖYLE DEVAM EDERSE YIL SONU İTİBARIYLA 40 MİLYAR DOLARLIK BİR CARİ AÇIKLA KARŞI KARŞIYA KALACAĞIZ

Bugün açıklanan dış ticaret rakamlarını değerlendiren Tatalıoğlu, İhracatın yüzde 5.7 daraldığını ithalatın ise 20 artış gösterdiğini dolayısıyla dış ticaret açığının yaklaşık 6.3 milyar dolara ulaştığının ve beklentilerin çok üzerinde bir açık olduğunun altını çizerek şunları söyledi: 

“Her ne kadar bu açığın sebebinin altın ithalatındaki 4 milyarlık dolarlık rakama bağlama durumumuz söz konusu olsa da, altın ithalatını dışarda bıraktığımızda da ihracatın ithalatı karşılama oranı geçen aya göre daha olumlu değil. Bu Türkiye’de meydana gelen çift açıklı sürecin önemli bir göstergesidir. Ağustos itibarıyla aşağı yukarı cari açık 25 milyar doları geçmiş. Bu süreç böyle devam ederse yıl sonu itibarıyla 40 milyar dolarlık bir cari açıkla karşı karşıya kalacağız.

Dış ticaret rakamlarında dikkat çekici husus Otomotiv ihracatında yüzde 18’lik bir düşüş söz konusu. İhracattaki düşünün yüzde 36’sını otomotivdeki düşüşü meydana getiriyor. Toplam olarak korona sürecinden bağımsız baktığımızda Türk ekonomisinde bir düşüşün devam ettiğini görüyoruz. 

TÜRKİYE FAKİRLİK KAPANININ İÇERİSİNE GİRDİ 

Partili Cumhurbaşkanlığı döneminden itibaren Türkiye’de piyasaya yönelik güvenin dibe vurduğunu, siyasal atmosferin bu güveni sağlayamadığını, güven yetersizliği nedeni ile hem yerli hem de yabancı ekonomik aktörlerin piyasadan çıktığını ve Türkiye’nin bir fakirlik kapanı içerisine girdiğini söylüyoruz. 

Dünya Bankası’nın son yayınladığı grafiği paylaşmak istiyorum. Grafik Türkiye’de fert başına düşen milli gelir ve dünyada ortalama fert başına düşen milli geliri göstermekte. 2007’den itibaren Türkiye’de fert başına milli gelir dünya ortalamasının üzerine çıktı. 2009’dan itibaren rakamlar her ne kadar TÜİK’in makyajladığı rakamlar da olsa bunu bu şekilde kabul ettiğimizde dünya ortalamasının üzerinde seyreden bir Türkiye vardı. 2017 yılından yani partili cumhurbaşkanlığı sisteminin tartışıldığı ve referandumun olduğu yıldan itibaren çok ciddi bir düşüş var. Yani Türkiye dünyadan çok negatif bir ayrışma içerisine girmiş. Yıl sonu itibarıyla fert başına 7700 dolar civarına düşen bir milli gelir halbuki, dünyada 11400 ortalama bir milli gelir var. Bu şu demek, ortalama Türk vatandaşı ortalama bir dünya vatandaşından üçte bir daha az gelir sahibi oluyor demektir. Bu son üç yıldır dünya ortalamasına göre fakirleşen bir Türkiye ve fakirleşen insanımız demek. Bu nedenle biz Türkiye’de temel problemin güven olmadığını ama bütün bunların ötesinde partili cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’nin bütün politikalarını olumsuz etkilediğini ve ekonomisini çok ciddi savurduğunu ve Türkiye’ye fakirlik kapanının içerisine soktuğunu söylüyoruz. Türkiye’nin fotoğrafı bu değil. Türkiye’nin fotoğrafı minimum 15 bin dolardır. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi Türkiye’deki bütün politikaları yargıyı, eğitimi, ekonomiyi ve sosyal yapıyı ciddi anlamla geriletmektedir, inşallah siyasi atmosferin değişmesiyle bu süreci değiştirecektir.” 

Tatlıoğlu, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandırdı; 

Erken seçim tartışması devam ediyor. Cemal Enginyurt seçime koşuyor Türkiye dedi ve parlamenter sisteme dönerek seçime gidilmesinin Ak Parti içinde faydalı olacağını söyledi bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

 

“Biz Sayın Meral Akşener ile beraber 2017 referandumunda da karşı bir durum sergiledik. Bunun sebebi şuydu, Türkiye otoriter bir yapıya gider ve kurumlar çöker. Bugün geldiğimiz noktada kurumlar işlemez haldedir, yargı işlemez haldedir, eğitim işlemez haldedir, Merkez Bankası dahi işlemez haldedir. Bu nedenle Türkiye kendi dinamiklerinin kullanamamaktadır ve bir fakirlik kapanı içerisindedir. Bu toplam bir sistem sorunu. O yüzden Sayın Akşener iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sistem değişimi önermiştir. Bu değişimin toplumsal karşılığı vardır. Biz Türkiye’nin iyileştirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerek bir seçime gitmesinden tarafız. Sayın Enginyurt’a gerçekten bu ifadelerinin gerçeği yansıttığını söylemek lazım.” 

SAYIN CUMHURBAŞKANININ DAMADI İLE İLGİLİ SİYASİ KARİYER PLANLAMASININ TÜRKİYE’YE MALİYETİ GİTTİKÇE ARTIYOR

Cumhurbaşkanı’nın Giresun’da yaptığı miting çok konuşuluyor, çok uyarılar yapıldı uyarılara rağmen miting gerçekleştirildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

“Sayın Cumhurbaşkanının koyduğu kurallar kendisi için geçerli olmamıştır hep başkaları için geçerli olmuştur. Son dönemde siyaset milletle bağını koparmıştır, saray da milletle bağını koparmıştır. Dolayısıyla paralel iki Türkiye vardır biri güvenin aşındığı bir Türkiye, diğeri sarayın kuralsızlık içerisinde hükmetmeye çalıştığı, kurallarına kendisinin uymadığı bir yerde fantezi dünyası yaratmaya çalışan bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Sayın Cumhurbaşkanının Damadı ile ilgili siyasi kariyer planlamasının Türkiye’ye maliyeti gittikçe artıyor.”


 
Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum