Filistin ve İsrail arasında yıllardır süregelen çatışmalar, son günlerde yeniden dünya gündeminin merkezine oturmuş durumda. İsrail’in Gazze’ye yönelik ağır bombardımanları ve Filistin halkının yıllardır maruz kaldığı zulüm, uluslararası toplumun sessizliğiyle birleşerek insanlık tarihine kara bir leke olarak geçiyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 'Gazze’de taş üstünde taş bırakmayacağız' açıklamasıyla başlayan saldırılar, sivil halkın büyük acılar yaşamasına neden oluyor. Gazze’de abluka altında bulunan Filistin halkı, ne yazık ki bu şiddet sarmalında en büyük bedeli ödemeye devam ediyor.
Filistin halkı, yıllardır İsrail’in işgal politikaları ve baskıları altında yaşam mücadelesi verirken, uluslararası toplumun bu duruma karşı etkisiz ve kayıtsız tutumu dikkat çekiyor. Sokak ortasında öldürülen kadınlar, çocuklar ve masum sivillerin görüntüleri dünyanın dört bir yanında infial yaratırken, bu durum genellikle basit açıklamalarla geçiştiriliyor. Özellikle İslam ülkelerinin Filistin’e yönelik desteğinin yetersizliği, Filistin halkının yalnız bırakıldığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Hamas tarafından gerçekleştirilen son eylemler, İsrail’in Gazze üzerindeki baskısını daha da artırmasına neden oldu. İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayarak gerçekleştirdiği saldırılar, Filistin halkını daha büyük bir insani krizin içine sürüklüyor. ABD’nin İsrail’e verdiği açık destek ise bu krizin daha da derinleşmesine neden oluyor. ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail’in yanında olduklarını ve her türlü askeri desteği sağlayacaklarını açıklaması, bölgede gerilimi tırmandıran bir diğer unsur olarak karşımıza çıkıyor. Akdeniz’e savaş gemileri gönderen ABD, bu hamlesiyle yalnızca Filistin halkını değil, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeleri de baskı altına almayı hedefliyor.
Türkiye, bu süreçte tarafları itidale davet eden bir tutum sergilerken, İran ve Lübnan gibi ülkelerin tepkileri ise oldukça sınırlı kaldı. Ancak bölgedeki gerilim, yalnızca Filistin ve İsrail arasında bir sorun olmaktan çıkıp küresel bir çatışmaya dönüşme riski taşıyor. İsrail ve ABD’nin izlediği bu politika, dünya barışını tehdit eden bir nitelik taşırken, uluslararası toplumun bu duruma karşı sessiz kalması, sorunun daha da büyümesine neden olabilir. Bu noktada, dünya liderlerinin sorumluluk alarak Filistin halkının haklarını savunması ve bölgede barışın tesis edilmesi için adım atması hayati önem taşımaktadır. Aksi takdirde, bu kriz, daha büyük ve yıkıcı bir çatışmaya dönüşebilir.
İbrahim Erdem Karabulut.

