10527,91%0,42
41,97% 0,03
48,77% -0,24
5662,50% -3,62
9741,45% -1,21
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu tarafından 29 Eylül 2025’te açıklanan 20 maddelik Gazze planı, yaklaşık iki yıldır süren çatışmaları sona erdirme hedefiyle ortaya konuldu. Plan, rehinelerin değişimi, insani yardımın sağlanması ve Gazze’nin yönetiminde köklü değişiklikler gibi unsurları barındırıyor. Hamas’ın silahsızlandırılması ve yönetimden tamamen dışlanması, planın en tartışmalı maddelerinden biri olarak öne çıkıyor. Gazze’nin gelecekte uluslararası bir “Barış Kurulu” tarafından denetlenecek olması ise bölgede yeni bir yönetim modelini işaret ediyor.
Planın açıklanmasının ardından taraflardan farklı tepkiler geldi. İsrail, planı desteklediğini ve Hamas’ın reddetmesi halinde askeri operasyonları yoğunlaştıracağını belirtti. Hamas ise planı resmen kabul etmediği gibi, direniş silahlarının ancak bağımsız bir Filistin devleti kurulması şartıyla tartışılabileceğini ifade etti. Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan gibi Müslüman ülkeler Trump’ın çabalarını memnuniyetle karşılarken, Avrupa liderleri de tarafları planı kabul etmeye çağırdı. Bölgesel aktörlerin desteği, planın uygulanabilirliği açısından kritik olsa da, Hamas’ın silahsızlanmayı kabul etmemesi durumunda süreç ciddi bir çıkmaza girebilir.
Trump’ın başkanlık edeceği uluslararası bir “Barış Kurulu” fikri, ABD’nin Gazze’nin geleceğinde uzun vadeli bir rol üstlenme niyetini ortaya koyuyor. Ancak bu yaklaşım, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını gölgede bırakma riski taşıyor. Plan, iki devletli çözüm konusunda net bir yol haritası sunmuyor ve Filistin’in devletleşme sürecini belirsiz bir hedef olarak bırakıyor. Bu durum, Filistin halkı nezdinde planın meşruiyetini sorgulanabilir hale getiriyor.
Plan, Gazze’yi radikalleşmeden arındırılmış bir bölge haline getirmeyi hedefliyor. Ancak bu güvenlik odaklı yaklaşım, Filistin halkının egemenlik taleplerini ikinci plana itiyor. Uluslararası denetim altındaki bir yönetim modeli, yerel halk tarafından meşru kabul edilip edilmeyeceği konusunda soru işaretleri doğuruyor. Ayrıca, İsrail’in askeri operasyonlara devam etme tehdidi, süreci daha da karmaşık hale getiriyor.
Trump’ın Gazze planı, bölgeye adalet ve özgürlük getirme iddiasında olsa da, mevcut siyasi ve toplumsal dinamikler göz önüne alındığında, kalıcı bir çözüme ulaşmanın zorluklarını barındırıyor. Planın uygulanabilirliği, tarafların taviz verme istekliliğine ve bölgesel aktörlerin arabuluculuk kapasitesine bağlı olacak. Ancak planın, daha derin sorunların üzerini örtmekten öteye geçip geçemeyeceği, zamanla netlik kazanacak.