14155,46%0,76
42,69% 0,23
50,15% 0,06
5897,70% 0,71
9533,17% 2,62
Beynimiz bir bilgisayar gibi mi çalışır? Yoksa zihin dediğimiz muamma, bağlantılar arasında
akan bir enerji dansı mıdır?
Prof. Dr. Türker Kılıç, bu kadim soruya alışılmışın dışında bir kapı aralıyor.
Ona göre beyin, sadece bir “organ” değil; zihin ise evrenin kendisiyle uyum içinde titreşen
dinamik bir ağın ürünü.
Peki, bu ne anlama geliyor ve gündelik hayatımızda bunun izlerini nasıl görebiliriz?
Bir çocuk düşünün!
İlk kez eline aldığı bir çam kozalağının sertliğini hissediyor, kokusunu alıyor, anne babasının
“Bu bir kozalak” demesini duyuyor ve onu fırlattığında yuvarlanışını izliyor.
Burada beyninde ne oluyor?
Klasik anlayış, beynin bu bilgileri ayrı bölmelerde işlediğini söyler. Oysa Kılıç’ın modelinde,
beynimiz bu duyusal, duygusal ve sözel veri parçacıklarını birbirine bağlayarak yepyeni bir
anlam örüntüsü yaratıyor.
Tıpkı tek tek notaların bir araya gelerek bir melodi oluşturması gibi…
Zihin, bu bağlantıların toplamından doğan “anlam senfonisi”dir.
Londra taksi şoförleri üzerinde yapılan ünlü bir araştırma bu fikri destekler.
Şoförlerin beyinlerinde, navigasyondan sorumlu hipokampüs bölgesi, şehir haritasını
öğrendikçe fiziksel olarak genişler. Bu, beynin sabit bir donanım değil, deneyimlerle sürekli
yeniden örülüp bağlantılar kuran canlı bir ağ olduğunun somut kanıtıdır.
Prof. Kılıç’ın en çarpıcı ayrımlarından biri, zihin ile bilinci birbirinden ayırmasıdır.
Ona göre zihin, beynin biyolojik bağlantılarından doğan bir süreçtir. Bilinç ise daha gizemli,
belki de yaşamın ta kendisinden yayılan bir olgudur.
Bunu şöyle düşünebiliriz:
Bir bebek henüz konuşamaz, yani zihinsel bir dil üretemez, ancak çevresini merakla
gözlemler, sevgiyi ya da gerginliği hissedebilir. İşte bu temel farkındalık hali, belki de
“bilincin” dil-öncesi bir tezahürüdür. Ya da uykudan yeni uyandığımız o anları hatırlayın!
Henüz düşünceler (zihin) belirmemiştir, ancak “olma” halinin saf bir farkındalığı (bilinç)
vardır. Bu ayrım, bizi materyalist indirgemecilikten kurtararak, insan deneyiminin
açıklanamaz derinliğine saygı duymaya davet eder.
Kılıç’ın düşüncesi, felsefe tarihindeki “bütüncülük” ve “ilişkisellik” kavramlarıyla derin bir
akrabalık taşır. Antik Doğu felsefelerindeki “her şey birbiriyle bağlıdır” öğretisinden,
Batı’daki sistem teorisine kadar uzanan bu düşünce, beyni de evrenden izole bir varlık olarak
görmenin yanlış olduğunu söyler.
Beyin, bir mikrokozmostur; tıpkı evren gibi dinamik, ilişkisel ve sürekli bir bilgi alışverişi
içindedir. Bir an için heyecanlandığınızda içinizin kıpır kıpır olmasını veya sevdiğiniz bir
şarkıyı duyduğunuzda tüm bedeninizin o melodiyi hissetmesini düşünün!
Bu deneyimler, beynin sadece kafatası içinde değil, tüm bedenle ve hatta sosyal çevreyle
kurduğu bağlantıların bir sonucudur.
Kılıç’ın “yaşamdaşlık” kültürü vurgusu tam da burada devreye girer: Zihnimizi besleyen, salt
nöronlar değil, kurduğumuz insani bağlar, doğayla temasımız ve ürettiğimiz anlamlardır.
Kılıç’ın yaklaşımı bize sadece bir açıklama sunmakla kalmaz, aynı zamanda bir sorumluluk
da yükler.
Eğer zihin, deneyimlerle sürekli yeniden örülen bir ağ ise, o zaman onun kalitesi bizim
seçimlerimize bağlıdır. Teknoloji bağımlılığının, yüzeysel bilgi bombardımanının, sosyal
izolasyonun bu dinamik ağı nasıl yoksullaştırabileceğini görmek zor değil. Tersine, derin
okumaların, sanatla temasın, doğada geçirilen zamanın ve anlamlı sohbetlerin beynimizde
daha zengin, daha esnek ve daha yaratıcı bağlantılar kurduğu bilimsel bir gerçektir.
Prof. Kılıç’ın bakış açısı, bizi sadece “beyin sağlığı” değil, “zihin ekolojisi” üzerine
düşünmeye iter.
Nasıl bir zihin inşa etmek istiyoruz?
Daha merhametli, daha yaratıcı, daha bağlantılı zihinleri yeşertmek için kültürümüzü ve
yaşam tarzımızı nasıl dönüştürebiliriz?
Sonuç olarak, Prof. Dr. Türker Kılıç’ın perspektifi, beynimizin mekanik bir cihaz olmadığını,
her an yeniden doğan canlı bir süreç olduğunu hatırlatır. Zihin, bu sürecin en değerli ürünüdür
ve onun mimarı sadece genlerimiz değil, kurduğumuz her bağ, aldığımız her nefestir. Belki de
gerçek özgürlük, bu muazzam potansiyelin farkına varıp, zihnimizi daha güzel, daha anlamlı
ve daha bütüncül bir şekilde örmeye cesaret etmekte yatar.
Kaynakça
Prof. Dr. Türker Kılıç’ın görüşleri
1. Kılıç, T. (2021). Anlam Üreten Beyin ve Zihin. YouTube söyleşileri, konferans sunumları.
2. Kılıç, T. (2020). Karmaşıklık Bilimi ve İnsan Beyni. İstanbul Medipol Üniversitesi
Konferansları.
3. Kılıç, T. (2022). Zihin, İnsan ve Bağlantısallık Üzerine. Akademik söyleşi.
www.haberpars.com