Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Dr. Metin Kapıdere Öyle Bir Makale YAZDI-Kİ !!!

“Türkiye Cumhuriyeti Devletinde Adalet Bitmiştir.” Adalet yoksa yukarıda yazdıklarımın hiçbirinin önemi yoktur. Her ne kadar ülkeyi yönetenler kabul etmeseler de, maalesef sonuç budur...

Dr. Metin Kapıdere Öyle Bir Makale YAZDI-Kİ !!!
28 Kasım 2020 - 19:46
Reklam
Reklam

NEREMİZ DOĞRU?

Aslında o kadar çok dert var ki hangisine değinsek bilemedim. Deveye sormuşlar boynun neden eğri diye? O da “nerem doğru ki…” demiş. Ülkemizin çözümsüz hale gelmiş sorunlarından bazılarına değineceğim bugün. 

EĞİTİM;

Sene 2002 Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidar oldu. Koalisyonlar devri bitmiş, yerine tek başına ülkeyi yöneten bir iktidar gelmişti. Ülkenin en önemli Bakanlığı adından da anlaşılacağı gibi “Milli Eğitim Bakanlığı” dır.  Adının başında “Milli” kelimesi olan iki Bakanlıktan biri, diğeri de “Milli Savunma Bakanlığı” dır. Son 18 yılda 7 tane Milli Eğitim Bakanı gördük. Gelen her yetkilinin ilk söylediği “Sınav sistemi değişecek!” ile başlayıp,  Liselere Giriş Sınavı (LGS), Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS), Seviye Belirleme Sınavı (SBS) gibi adlarla sınavları değiştirip durdular. Bu da yetmez, İmam Hatipler mağdur oluyor, 4+4+4 yapalım ile devam eden bir sürü değişiklik. Yeniliklere açık olmak iyidir ama pervane gibi dönmek de iyi değildir.

Eğitimde meyveler (tıpkı ağaç gibi) uzun vadede alınır. İstikrar önemlidir. Bir bahçe düşünün kayısı ağacı diktik. İki en fazla üç yıl geçmeden dedik ki ceviz daha iyi olur bahçemiz için. Söktük kayısı ağaçlarını ceviz diktik. Yine iki yıl geçmeden dedik ki, badem diksek daha mı iyi olurdu. Söktük cevizleri badem diktik. Baktık ki 18 yıl böylece geçmiş. Elimizde ne var? En son ne diktiysek o var. İstikrar bozulmasın dedi bu millet, koalisyonlardan korkup hep aynı partiye oy verdi. Sonuçta ne oldu? Bir nesil heba oldu. Ne dindar oldu, ne kindar. Ne olduğu belli olmayan yap-boz tahtası gibi, elde var sıfır. 

Bazen umutlandık; Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) projesi gibi projelerle. Her öğrencimizin en iyi eğitime kavuşması, en kaliteli eğitim içeriklerine ulaşması ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması için tasarlanmış olan FATİH Projesi, eğitimde teknoloji kullanımıyla ilgili dünyada uygulamaya konulan en büyük ve en kapsamlı eğitim hareketi olacaktı. Teknoloji her alanda olduğu gibi eğitimde de kullanılacaktı. Onu da beceremediler. O cemaatin mensubu, bu derneğin veya sendikanın üyesi diye liyakatsizler doldu projeye. Sonuçta işi yürütecek Bilişim Öğretmenleri işsiz. İlahiyat mezunları kapış kapış öğretmen oldu. İyi niyetle başlayan ama tüyü bitmemiş yetimin hakkı boşa harcanan paralar ile bitti proje. O gün temellerini sağlam atsaydık bu projenin, bugün Covid-19 salgınını da çok daha güçlü bir Eğitim Sistemiyle karşılayacaktık. 

SAĞLIK;

Daha önceki bir yazımda Sağlık Bakanının verdiği rakamlar güvenilir değil demiştim. En sonunda Sayın Bakan çark etti. Yatan hasta ve Covid-19 pozitif çıkan hasta rakamlarını paylaşmak zorunda kaldı. Maalesef ölen hasta sayıları da doğru verilmiyor. Gelinen noktada belki de övüneceğimiz bir durum çıktı ortaya. Dünya sıralamasında enfekte olan hasta sayılarında en üstlerdeyiz. Övünsek mi üzülsek mi bilemedim? Belki bunu da iyi bir şeymiş gibi halkımıza duyururlar. Gerekli önlemler zamanında alınmadığı için ülkemiz, bu salgında, en kötü durumdaki ülkeler sıralamasında tepelerde yerini aldı. Kimse çıkıp da sormuyor? Neden bu ülkede (6 Nisan ile 8 Mayıs 2020 arasında) 32 gün maske satışı yasaklandı? İnsanlar ne eczaneden ne marketlerden ne de internetten maske alamadılar. Hiçbir genelge ya da kararname yayınlanmadı. Sadece Cumhurbaşkanımız sözlü olarak “Maske para ile satılmayacak” dedi. İnsanlar 32 gün maskesiz kaldı bu ülkede. Yoğun bakımlar dolu ama onu bile söyleyemiyorlar. Ülkenin en az 2 hafta kapanması lazım diyor birçok uzman. Ama bunu kaldıracak ekonomi yok. Artık kalan sağlar bizimdir.

EKONOMİ;

Yedek akçe ya da yaygın bilinen adıyla "ihtiyat akçesi" Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının (TCMB) kanun gereği olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere kenara ayırdığı rezervler anlamına geliyor. Bu para özellikle savaş, kıtlık, çok büyük afetler kısacası çok acil durumlarda kullanılması için ayrılan para diğer adıyla "kefen parası". Bütçe açığının 2019 yılının ilk beş ayında % 225 artış göstermesinin ardından daha fazla bozulmanın önüne geçmeyi amaçlayan hazine ve maliye bakanlığı yerel seçimler öncesi ertelenen Merkez Bankası’nın 46 milyar TL’lik ihtiyat akçesinin bütçeye aktarımı ve gelir vergisi başta olmak üzere bazı vergilerde artış yoluna gitti. Yani ekonomi Covid-19 sebebiyle bozulmadı, zaten bozuktu. 2018 yılında % 2,6 oranında büyüdük. 2019 yılında % 0,9 oranında büyüdük. Merkez Bankasının elinde bulunan 120 Milyar Dolar döviz rezervi de eriyince elde avuçta para kalmadı. Sözde faizi arttırmamak için satıldı onca döviz. Sonuç faiz % 15 oldu. Ama köprü, yol ve hastane yapan 5 müteahhite döviz olarak paraları tıkır tıkır ödendi. Türkiye 5’ten büyüktür sayın büyüklerim. Son olarak İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’nın % 10 hissesi Katarlılara satıldı. Ne kadara satıldı? Bilinmiyor. Bu arada Katarlılar sıkıştırıyor. Bir sürü arazi aldık hani “Kanal İstanbul” yapacaktınız, diye. 

ADALET;

Napolyon Bonapart’ın, Birleşik Avrupa ideali Waterloo Savaşı ile sona erer. İngiliz komutan Wellington’a karşı savaşı kaybeder. Napolyon, komutanı Mareşal Ney’i yanına çağırıp, savaşın neden kaybedildiğini sorar. Komutan; -“Sebep çok Sayın Napolyon” diye başlar sıralamaya. “Birincisi barut bitti.” -“İkincisi...” diye devam etmek isteyince, Napolyon onu susturur. Barut bittiyse zaten savaş da bitmiştir. 

“Türkiye Cumhuriyeti Devletinde Adalet Bitmiştir.” Adalet yoksa yukarıda yazdıklarımın hiçbirinin önemi yoktur. Her ne kadar ülkeyi yönetenler kabul etmeseler de, maalesef sonuç budur. Örnek mi verelim?

İzmir'de, 'terör örgütleri adına suç işlediği ve casusluk yaptığı' iddiasıyla hakkında 35 yıl hapis cezası istenen ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson, bugün memleketinde cirit atıyor. 

Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesi (kısaca AYM), Türkiye'deki anayasal yüksek yargı organlarından biridir. Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Son zamanlarda Bölgesel Mahkemeler Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulamaz hale gelmiştir. Madenciler haklarını aramak için yürümek istediğinde polis engeli ile karşılaşmışlardır.

Kısaca Anayasa rafa kalkmıştır.

Adalet yoksa güven olmaz; güven olmazsa, yatırım olmaz. Adalet demokrasinin temel taşıdır. Temel yoksa bina da yoktur.

“Adalet mülkün temelidir. Bir insanın şöhretine ve görünüşüne aldanma, namaz ve niyazına bakma; aklına ve doğruluğuna bak.” Hz. Ömer (R.A.)



Dr. Metin KAPIDERE.
Reklam

YORUMLAR

  • 0 Yorum