İbrahim Erdem KARABULUT

Tarih: 02.03.2024 14:50

AHLAKSIZ BİR TOPLUMA İTİRAZIM VAR.

Facebook Twitter Linked-in

   


Toplumların varlığını sürdürebilmesi, gelişebilmesi ve sağlıklı bir yapıya sahip olabilmesi için ahlak ve kültür gibi temel değerlerin korunması hayati önem taşır. Ancak ne yazık ki, ahlakın ve kültürün yozlaşması, toplumun her alanında derin yaralar açmaktadır.
Özellikle siyasi ahlakın çökmesi, yalnızca siyaset kurumunu değil, adaletten ticarete, eğitimden komşuluk ilişkilerine kadar tüm toplumsal yapıların bozulmasına yol açmaktadır.Türk toplumunda mahalle ve sokak kültürü, tarih boyunca dayanışmanın, güvenin ve ahlaki değerlerin en önemli taşıyıcıları olmuştur.
Ancak bu kültür, son yıllarda hızla yozlaşmakta, gelenek ve göreneklerin nesilden nesile aktarımı zayıflamaktadır. Bu durum, bireylerin sosyal bağlarının kopmasına, toplumsal duyarlılığın azalmasına ve bireysel çıkarların ön plana çıkmasına neden olmaktadır.

Eğitim sistemine dahil edilen 'Adabı Muaşeret' dersleri, bu yozlaşmayı durdurmak adına atılmış önemli bir adım olsa da, bu derslerin etkili bir şekilde uygulanması için öğretmenlerin de bu konuda yeterince eğitilmesi gerekmektedir. Ancak öğretmenler ve öğrenciler arasında ahlaki değerlerin zayıfladığı bir ortamda, bu tür eğitimlerin ne kadar etkili olabileceği tartışma konusudur.

Toplumdaki ahlaki çöküşün bir diğer önemli yansıması, medya ve popüler kültür aracılığıyla yaygınlaşan olumsuz örneklerdir. Televizyon programlarında sergilenen ahlaksız içerikler, gençler üzerinde olumsuz etkiler bırakmakta, toplumun değer yargılarını zedelemektedir. Ayrıca, bireysel özgürlük adı altında yapılan bazı uygulamalar, toplumun genel ahlak anlayışını sorgulatır hale gelmiştir.

Adalet sistemindeki çelişkiler, hukuka olan güvenin azalmasına yol açarken, ticari ahlakın bozulması da ekonomik ilişkilerde büyük sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Özellikle sahte ürünlerin piyasaya sürülmesi, fahiş fiyat uygulamaları ve tüketicilerin mağdur edilmesi, ticaretin güvenilirliğini sarsmaktadır.

Gençlerin uyuşturucu madde kullanımındaki artış, toplumun geleceği adına ciddi bir tehdit oluştururken, bu sorunların çözümü için yeterli adımların atılmaması düşündürücüdür. Aynı şekilde, aile kurumunun zayıflaması, boşanmaların artması ve çocuk sahibi olma konusundaki tereddütler, toplumsal yapının sürdürülebilirliği açısından endişe vericidir.

Sonuç olarak, ahlaki ve kültürel değerlerin zayıfladığı bir toplumda, bireylerin ve kurumların sorumluluk alması kaçınılmazdır. Necip Fazıl Kısakürek’in de dediği gibi, 'Bir milleti yıkmak için önce ahlak ve kültürünü yok etmelisin.' Bu nedenle, toplumsal ahlakın korunması ve güçlendirilmesi adına bireylerden devlet kurumlarına kadar herkesin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Çünkü ahlaksız bir toplumun geleceği karanlıktır ve bu karanlığa itiraz etmek hepimizin görevidir.

 İbrahim Erdem Karabulut

Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —